ANADOLU AJANSI'NIN HABERİ
-"IRAK'TA ABD VARLIĞI VE SONRASI" TOPLANTISI -PROF. DR. BAŞEREN, TSK'NIN SINIR ÖTESİ HAREKATINI ULUSLARARASI HUKUK BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRDİ: -"DOLAYLI SİLAHLI SALDIRIYA KARŞI MEŞRU MÜDAFAA HAKKININ KULLANILMASINDA ENGEL YOK" -"MEŞRU MÜDAFAA HAKKININ KULLANILMASI İÇİN ÖNCEDEN İZİN ALMAYA GEREK YOKTUR"
ANKARA (A.A) - 04.04.2008 - Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sertaç Başeren, TSK'nın sınır ötesi harekatını uluslararası hukuk açısından değerlendirerek, dolaylı silahlı saldırıya karşı meşru müdafaa hakkının kullanılmasında bir engel bulunmadığını ve bu hakkın kullanılması için önceden izin almaya gerek olmadığını söyledi. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi ve KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı'nın (KÖKSAV) düzenlediği "Irak'ta ABD Varlığı ve Sonrası" adlı toplantı, Ankara Üniversitesinde yapıldı. Toplantıda, "Devletler Hukuku Açısından TSK'nın Irak'ın Kuzeyine Harekatı" adlı bir bildiri sunan Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sertaç Başeren, teorik ve pratikte meşru müdafaa hakkı ve kuvvet kullanımını değerlendirdi. Prof. Dr. Başeren, BM Antlaşmasının 2. maddesinin 4. fıkrasının üye devletlerin kuvvet kullanmasını yasakladığını ancak bu yasağın bir istisnası bulunduğunu, bunun da meşru müdafaa hakkı olduğunu anlattı. Uluslararası toplumun bir örgütlenme modeli olan kolektif güvenlik sisteminin de bu bağlamda değerlendirilebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Başeren, BM Antlaşmasının 51. maddesiyle meşru müdafaa hakkının düzenlendiğini ve bu çerçevede silahlı saldırı durumunda BM Antlaşmasının hiçbir hükmünün üye devletlerin meşru müdafaa hakkını kullanması önünde bir engel teşkil etmediğini kaydetti. Prof. Dr. Başeren, bu bağlamda neo-realist ve klasik yorumların yapıldığını kaydederek, meşru müdafaa hakkını Reagan ve Bush doktrinleri bağlamında değerlendirdi. Prof. Dr. Başeren, BM Antlaşmasının 51. maddesindeki "silahlı saldırı" ön şartının Reagan doktriniyle "silahlı saldırı", "saldırı" ve "müdahale" olarak genişletildiğini ve bunun o dönem uluslararası hukukta bir devrim olduğunu anlattı. Bush Doktriniyle bu hakkın daha da genişletildiğinin altını çizen Prof. Dr. Başeren, bu hakkın geniş yorumlara tabi tutulabildiğine ve uluslararası hukukun kuvvet kullanmakla ilgili kurallarında siyasetin de önem taşıdığına işaret etti. Meşru müdafaa hakkını pratikte, 11 Eylül saldırısının ardından ABD'nin Afganistan'da bu hakkını kullanmasıyla örneklendiren Prof. Dr. Başeren, bu bağlamda meşru müdafaa hakkının kime karşı kullanılacağının önem taşıdığını ve muhatap devlet değil de, bir terörist örgüt olduğunda bu durumun karmaşık bir hale geldiğini söyledi. "Meşru müdafaa hakkı kime yöneltilecek sorunsalı, ABD'nin Afganistan'a karşı meşru müdafaa hakkını kullanmasıyla açığa kavuştu" diyen öğretim görevlisi, uluslararası hukukta "dolaylı saldırılar" tanımının buna karşılık geldiğini ve bunun "bir devlet tarafından gerçekleştirilmeyen ancak bir şekilde o devlete bağlanılabilen saldırılar" için kullanıldığını vurguladı. Afganistan örneğinin dolaylı saldırıya karşı meşru müdafaa hakkının kullanılabileceğini gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Başeren, "Dolaylı silahlı saldırıya karşı meşru müdafaa hakkının kullanılmasında engel yok" diye konuştu. TSK'nın geçen aylarda Irak'ın kuzeyine düzenlediği sınır ötesi harekatın meşru müdafaa hakkının kullanılması olduğunu da belirten Prof. Dr. Başeren, "Meşru müdafaa hakkının kullanılması için önceden izin almaya gerek yoktur" diyerek, bunun devletlerin kendi takdirleri bağlamında kullanabilecekleri ve daha sonra Güvenlik Konseyini bilgilendirebilecekleri bir hak olduğunun altını çizdi.
-"IRAK'TAKİ ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 30'U OKULA DEVAM EDEBİLİYOR"-
KÖKSAV uzmanı Dr. Aydın Beyatlı da "ABD İşgalinin Bölge Ülkelerine ve Irak Halklarına Etkisi" adlı bildirisinde, ABD'nin Irak'a müdahale ederek, Irak petrolüyle bölgenin siyasi kontrolünü ele geçirmeyi ve dünya siyasetine yön vermeyi amaçladığını savundu. ABD'nin müdahalesi sonrası bölgenin askeri güç dengesinin değiştiğine de işaret eden Beyatlı, ABD'nin bu müdahale sırasında "işgale az sayıda güçle katılmak", "Irak'ta merkez güçler yerine, merkezkaç güçleri desteklemek", "Iraklıların direnmeyeceğini düşünmek" ve Baker-Hamilton raporundan yararlanmamak gibi ciddi hatalar yaptığını söyledi. Irak'taki mevcut duruma da değinen Dr. Beyatlı, Irak'taki 3.5 milyon öğrencinin ancak yüzde otuzunun okula devam edebildiğini, yüzlerce akademisyenin de bu süreçte öldüğünü söyledi. Irak'ta sağlık açısından da önemli sorunlar yaşandığının altını çizen Dr. Beyatlı, ülkedeki 44 bin doktorun yarısının ülkeyi terk ettiğini, 2 bin doktorun öldüğünü ve 2500 doktorun da kaçırıldığını söyledi.
-"TOPLANTININ ÖZNESİ TÜRKİYEDİR"-
Toplantının açılışında konuşan, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan da Irak'ta gelişen olayların Türkiye için önemine değinerek, "Irak'ta ABD Varlığı ve Sonrası" toplantısının asıl öznesinin Türkiye olduğunu söyledi. Irak bölgesinin tarihine de değinen Prof. Dr. Ertan, bölgenin en istikrarlı yıllarını Osmanlı İmparatorluğunun yönetimi altındayken yaşadığına işaret etti. Prof. Dr. Ertan, tarihin her döneminde Irak'ta yaşananların Anadolu'yu etkilemiş olduğunu da belirterek, Türkiye ve Irak arasında dini, etnik, coğrafi açılardan bölünmez bağlar olduğunu söyledi. KÖKSAV Başkanı Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder de yaptığı konuşmada, "Irak'ın üzerinde yaşayan asıl sakinlerin figüran olarak katıldığı bir oyun içinde olduğunu" söyleyerek, Orta Doğu tarihine değindi. Irak'taki Türkmen varlığının önemine de işaret eden Prof. Dr. Barutçu Özönder, "Irak'taki Türkmen varlığının yok sayılması bölge halklarının tamamını etkileyecektir" diye konuştu. (BSK-İO)
TOPLANTIDAN FOTOĞRAFLAR
|