Hassas Konular

 

"Orta Doğu'da Cereyan Eden Son Gelişmeler Işığında Irak'ın Geleceği" Toplantısı
Açış Konuşması
*


F. Sema Barutcu ÖZÖNDER, Prof.Dr.
KÖKSAV Bşk.
29 Ekim 2019


Sayın Başkan,
Devlet kurumlarımızın çok değerli temsilcileri,
Partilerimizin, düşünce ve sivil toplum kuruluşlarımızın, üniversite ve bilim kurumlarımızın çok değerli temsilcileri,
Basın-yayın kuruluşlarının çok değerli üyeleri,

Vakfımızın, Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği, Kerkük Vakfı ve Türkmeneli Dernekler Federasyonu ile birlikte düzenlediği, Orta Doğu'da cereyan eden son gelişmeleri ve bu çerçevede Devletimizin özellikle bölgeye yönelik siyasetini ele alacak olan “Orta Doğu'da Cereyan Eden Son Gelişmeler Işığında Irak'ın Geleceği” konulu toplantıya davetimizi lutfedip kabul ederek geldiğiniz için teşekkür ederiz. Hoş geldiniz.

Sözlerime Barış Pınarı Harekâtı'nda şehit düşen askerlerimiz ve sivil vatandaşlarımız ile ordumuzla birlikte kendi vatanlarının selameti için hareket eden Suriye millî güçlerinden şehit düşmüş Suriye vatandaşlarına Tanrı'dan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum.

Ülkemiz son 40 yılını bölücü terör örgütü PKK ve onun Suriye, Irak ve İran'daki kollarına karşı yürüttüğü mücadele ile geçirmiştir. Son üç yılı ise din kılıfı altında toplumumuzu zehirlemiş, bütün devlet kurumlarımıza sinsice sızmış ve Devletimizi devirmeye bile cüret ve cesaret edebilmiş Fetullahçı Terör Örgütüne karşı yürüttüğü mücadele ile geçmektedir. Bu mücadeleye Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'ı işgali ile başlayan süreçle ortaya çıkan ve bugün çatışma alanları olarak seçilen Orta ve Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya'nın bütün Müslüman ülkelerini uluslar arası müdahaleye hazır hâle getiren El-Kaide ile başlayıp IŞİD'le devam eden din kılıflı terör örgütleri ile mücadele de eklenmiştir. Türk ve Müslüman Dünya bugün bu saydığım bütün terör örgütlerinin ciddi tehdit ve tehlikesi altındadır. Aslında bu terör örgütlerinin ayırt etmeden hepsi, bunları kendi çıkarları için projelendirip yaratan, besleyip büyüten ve destekleyip kollayan bütün Türk ve Müslüman olmayan toplumlar için de ciddî bir tehdit ve tehlikedir. Ancak bu tehdit ve tehlikenin boyutları Orta Doğu'da gözümüzün önünde cereyan eden olaylar, bölgeye müdahale eden büyük devletlerin ve pek çok bölge ülkesinin izledikleri siyasetler dikkate alındığında, bütün açıklığı ile henüz idrak edilememiş olduğunu gösteriyor.

Çeşitli araçlarla Dünya kamuoyuna verilen kirli ve yönlendirici yanlış bilgiler ile Devletimizin her tür teröre karşı verdiği mücadele ise akamete uğratılmaya çalışılıyor. Ancak, Irak'ta başlatılmış olan Pençe Harekâtı ile Suriye'de Zeytin Dalı Harekâtıyla başlayıp Barış Pınarı Harekâtıyla devam eden PKK ve onun kollarına  ve IŞİD'e karşı millî güvenlik ve savunma güçlerimizin verdiği kararlı mücadele ise bu terör örgütleri için sonun başlangıcını da haber vermektedir. Bu itibarla, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve bütün güvenlik güçlerimize bu toplantı vesilesi ile bir kez daha başarılar diliyor, kalbimizin ve dualarımızın onlarla birlikte olduğunu ifade etmek istiyorum.

Devletimizin kesintisiz ve kararlı bir biçimde sürdürmesini beklediğimiz FETÖ ile mücadelesinin olumlu sonuçlarının önemli bir işareti, ordumuzun ve emniyetimizin Bölücü Terör Örgütlerine ve IŞİD'e karşı kararlı mücadelesinde katettiği mesafe ise, bir diğer ölçülebilen önemli işareti de milletimizin ekonomik teröre karşı kazandığı direnç yanında, her geçen gün daha da arttığı gözlenen kendine ve devletine olan güvenidir. Toplum ve devlet hayatiyetini sağlıklı sürdürmenin baş şartı olan güven ve dayanışmanın, tesanüdün güçlendirilmesinde, millî güvenliğimizi ve millî çıkarlarımızı tehdit eden ve tehlikeye atan unsurların milletçe farkında olunmasında ve her zaman hazırlıklı ve uyanık kalınmasında ise hepimize görevler düşüyor.
Bu itibarla, bugün Toplantımızın merkezine, Devletimizin bugüne kadar izlediği siyaset ve uygulamaları da dikkate alarak, Irak Türklerinin içinde bulunduğu son durum ve Irak Türklüğünün geleceği konusunun yerleştirilmesine özel bir önem verilmiştir.

Orta Doğu bugün, Arap-İsrail Çatışması, Irak ve Suriye’deki mevcut durum, su kaynaklarının kıtlığı, petrol-gaz kaynakları üzerinde bölge dışı güçlerin hâkimiyet mücadeleleri, din-mezhep farklılıkları ve bu farklılıkların çatışma malzemesi olarak kullanılması, Türkiye’ye ve bütün bölge ülkelerine doğrudan tehdit oluşturan Irak’ın ve son yıllarda da Suriye’nin kuzeyindeki bölücü yapılanmalar gibi meselelerle karşı karşıyadır. ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan süreç yalnızca Irak’ı parçalanmanın eşiğine getirmekle kalmamış, bölgenin ve dış güçlerin beslediği terör, Türkiye ve onun bütün diğer güney komşularını da aynı tehlikeyle karşı karşıya getirmiştir. Irak’ta cereyan eden gelişmeler Suriye’de çıkarılan iç savaşla birlikte değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılabilmektedir. Bölge ülkelerinin Irak ve Suriye’ye izlediği siyasetler, hem kısa hem de uzun vadede bölgenin istikrarını sağlamak yerine, Orta Doğu üzerinde yüzyıllık çıkarları olan uluslar arası güçlerin müdahalesine açık hâle getirmeyi kolaylaştırmaya yönelik olmuştur. Orta Doğu, bugün maalesef Türkiye’yi de içine alması muhtemel olan parçalayıcı çatışma alanlarının büyüyeceği bir ortama sürüklenmekte, ve daha ileri olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de güvenliğini tehdit ederek Devletimizin Doğu Akdeniz'de sahip olduğu haklarını ve çıkarlarını da tehlikeye sokan bir boyut almaktadır.

Saddam döneminden bugüne kadar bir varlık mücadelesi veren ve sürekli zulme maruz kalan Irak Türklerinin en iyi ve güvenli bir biçimde varlıklarını sürdürebilmeleri, devletler ve uluslar arası hukuka uygun olarak meşru varlıklarının teminat altına alınması tıpkı Kıbrıs Türklüğünde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birinci öncelikli vazifesi olmakla birlikte, Irak Türklüğü ile gerektiği biçimde ilgilenilmemiş, Irak’taki Türkmen nüfusun meşru ve hukukî hakları bugüne değin gerektiği gibi savunulamamıştır. Öyle ki, Irak Türklerinin kaderi ABD’nin işgali ile devletleşme yolunda hızla ilerleyen Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin eline dahi bırakılmıştır.

Bu tarz bir siyasetin sürdürülmesinin sonucu, yalnızca Irak'ta Türk varlığının yok olup gitmesi olmayacaktır. Bu tarz bir siyaset Devletimizin - Balkanların uçlarından Orta Doğu'nun nerede ise tamamını içine alarak, çekilerek geldiği vatan topraklarında bıraktığı soydaşlarıyla çizdiği, bölgesinde ve Dünyada büyük bir üstünlük ve avantaj da sağlayan görünmez sınırlarının daralıp küçülmesi anlamına da gelmektedir. Bu moral üstünlüğün verdiği gücün, Irak Türklüğünün Türkmeneli’nde meşru ve hukukî varlığına yönelik olarak Devletimizce yeterince değerlendirilemeyişi, Bölge ülkeleri kadar büyük emperyalist ve yayılmacı güçlerin de ülkemize ve bölgeye dair kötü emellerini pekiştirmekte, Irak Türklüğünü ise her geçen gün daha çaresiz bir konuma itmektedir. Pek iyi bilinmektedir ki, PKK ve IŞİD başta olmak üzere terör örgütlerinin de ilk hedefledikleri unsur da olan Irak Türklüğünün zayıflatılması ve yok sayılıp yok edilmek istenmesinin arka planında Devletimizin ve Milletimizin zayıflatılması ve yok sayılıp yok edilmek istenmesi vardır.
Emin olarak ifade edebiliriz ki, Türk devlet geleneğine yakışan kararlı siyaset ve uygulamalar hem Devletimizin Dünyadaki itibarını artıracak, hem de Türk milletinin Dünya milletleri arasındaki saygın konumunu güçlendirecektir.


Sözlerime son verirken, sizi toplantımızda görmekten duyduğumuz memnuniyeti belirtir, çok kıymetli konuşmacılarımızla birlikte siz kıymetli davetlilerin toplantımıza vereceği katkı için peşin teşekkürlerimi ifade eder, saygılarımı sunarım.

 

 

* “Orta Doğu'da Cereyan Eden Son Gelişmeler Işığında Irak'ın Geleceği” Toplantısı. KÖKSAV, ITC Türkiye Temsilciliği, Kerkük Vakfı, Türkmeneli Dernekler Federasyonu, 19 Ekim 2019, Ankara.

 


 

KÖKSAV E-Bülteni, KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (KÖKSAV) tarafından çıkarılmaktadır. KÖKSAV bağımsız ve bağlantısız, günlük siyasî konumu olmayan bir kurumdur; merkezine Türkiye ve Türk dünyasını alarak araştırmalarını ulusal ve uluslar arası sosyal, siyasî ve stratejik konulara yoğunlaştırır, araştırma ve incelemeler yapar. Dolayısıyla, bu yayında ifade edilen bütün görüşler, değerlendirmeler ve varılan sonuçlar yalnızca yazarlarına aittir.

© 2019, KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı. Bütün hakları saklıdır.


Copyright © 2019 KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı